Yazılı Metinler

Paylaş

Kum Fırtınalarının Önünde Durulmaz

Değerli Dostlarımız, Konya Şeker Ailesinin Sevgili Üyeleri, Değerli Çiftçi Kardeşlerimiz,
Öncelikle 2007 yılının UNESCO tarafından 'Mevlana Yılı' olarak ilan edilmesinden duyduğumuz mutluluğu sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu yıl sayesinde Mevlana'mızın ışığı tüm dünyaya daha fazla yayılacak, bu yüce felsefe daha çok kişi tarafından tanınıp benimsenecektir. Bunun dünyamızı daha güzel, daha yaşanılır bir dünya yapacağına tüm kalbimle inanıyorum.

Büyük düşünür 'Kum Fırtınalarının Önünde Durulmaz' sözü ile felsefesinin evrenselliğini ve ölümsüzlüğünü kanıtlamakta, yüzyıllar öncesinden bugün bizlere ışık tutmaktadır.

Çünkü bizler de kum fırtınalarının önünde durulamayacağını, aksi durumda o kum fırtınalarının karşı duranı yok edeceğini biliyoruz, görüyoruz.

Bu noktadan hareketle hızla globalleşen dünyada ayakta kalabilmek için bu dünyanın kurallarına göre hareket etmek zorunda olduğumuzu vurgulamak istiyorum. Hepimizin bildiği gibi ülkeler arasındaki esas savaş ekonomik anlamda sürmektedir. Çok ciddi rekabetin hüküm sürdüğü bu alanda ayakta kalabilmek güçlü bir ekonomiye ve ileri teknolojiye sahip olabilmeyi gerektirmektedir. Bir ülke ne kadar önemli bir coğrafyada olursa olsun, ekonomisini güçlendirmedikçe ayakta kalmaya muktedir değildir. Bunun için çok çalışmalı ve kum fırtınalarının önüne geçmeliyiz; Konya Şeker bu inancın en mükemmel kanıtıdır. 1999 yılında yönetime geldiğimiz andan itibaren dünyadaki gelişmeler ve son teknolojiler çok yakından takip edilmiş, koyduğumuz hedefler doğrultusunda hızla yatırımlara gidilmiştir. Böylece dünyanın en modern Entegre Tesisleri Çumra'da kurulmuş, ardı ardına sürdürülen yatırımlar ülkemizin ve çiftçimizin hizmetine sunulmuştur.

Değerli Üreticilerimiz,
Ülkemizin önde gelen tarımsal sanayi kuruluşu olarak burada tarım, tarımsal sorunlar ve sektörümüzün önündeki engeller ile ilgili düşüncelerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bilindiği üzere, her çağda ve dünyanın her yerinde tarım yaşamın can damarıdır. Tarımın olmadığı yerde yaşamın sürdürülmesi mümkün değildir. Bu nedenle de tarımsız bir gelecek söz konusu değildir. Günümüzde tüm dünyada insanın yaşam kalitesini yükseltmenin yolunun sağlıklı beslenmeden geçtiği kabul edilmektedir. Bu nedenle de tüm ülkelerin tarıma özel bir önem verdiği ve desteklediği görülmektedir.

Üzülerek ifade etmek zorundayım ki, dünyadaki bu gelişmelerin tersine ülkemizde tarım sanki turizmin ve diğer hizmet sektörlerinin sırtında bir kambur olarak görülmektedir. Üreticilerimiz ne yazık ki milletin sırtından geçinen, onların kazancına ortak olan bir kesim olarak değerlendirilmektedir.

Geldiğimiz bu nokta bugünün sorunu değildir, geçmiş yıllardan birikerek gelen sorunların bir bütünü olup, düğümler ancak doğru tarım politikalarıyla çözülebilecektir. Nitekim dünyadaki uygulamalar da bunu kanıtlamaktadır. Başta Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa ve Japonya olmak üzere dünyanın her yerinde tarım sektörünün ayakta kalması için özel bir çaba gösterilmekte, tarım, alt yapısından sulamasına ve tüm girdilerine kadar her yönüyle hükümetlerce ısrarla desteklenmektedir.

Değerli Dostlarım,
Bugün Avrupa'da şeker stoklarının dağ gibi büyüdüğü, zeytinyağı ve hububatta yığınların oluştuğu görülmektedir. Bunların tesadüf sonucu oluşmadığı gayet iyi bilinmektedir Bu stoklar o ülkelerin geleceği olan sağlıklı nesillerin müjdecisidir ve bu teminat sağlam tarım politikaları sayesinde oluşmuştur.

Gelişmiş ülkeler tarımını bu şekilde destekler ve geleceğini teminat altına alırken, biz dünyanın en verimli topraklarına ve iklimine sahip bir ülke olmamıza rağmen, tarıma sırtımızı dönmüş durumdayız. Bu tavır sürdürülürse yarın sadece tarımı kaybetmekle kalmaz, geleceğimizi de tehlikeye atarız. Ve toprağını ekerek kıt kanaat karnını doyuran çiftçimizi doğduğu topraklardan koparıp kent varoşlarına terk eder; insanca yaşamanın dışına çıkarırız. Bunun trajik sonucu ise ülkemizin çimentosu olan Anadolu insanını kaybetmektir; dünyanın en muhteşem kültürlerinden biri olan Anadolu Kültürünü yok etmektir. Bu noktada bir konuyu özellikle vurgulamak istiyorum. Biz, tarım sektöründeki nüfusun %35' lerin altına çekilmesini elbette istiyoruz. Ama tarım dışına çıkacak nüfusa yeni istihdam alanları yaratmadan tarımsal nüfusun azaltılması yoluna gitmek, tarımdan tasfiye edilen bu nüfusunun kent varoşlarına hapsedilmesi demektir. Bu çerçevede, tarım nüfusunun azaltılması gerektiğini ifade ediyor, ama söz konusu nüfusun geçiş yapacağı, karnını doyurabileceği, geçimini sağlayabileceği bir sektörün öncelikle oluşturulması gerektiğine dikkat çekiyoruz.

Bunun yolu nedir?
Bunun tek yolu tüm dünyanın gittiği yoldan gitmektir. Dünyanın yaptığı gibi başta tarımsal sanayi tesisleri olmak üzere tarım sektörünün istihdam edileceği yeni alanlar oluşturmaktır.

Üzülerek belirtmeliyim ki ülkemizde tarımsal sanayinin geliştirilmesinde ciddi anlamda sıkıntılar vardır.

Konya Şekerin atılımları bu konuda atılmış öncü adımlardır, ancak ülkemizin ciddi anlamda daha çok yatırıma ihtiyacı bulunmaktadır.

Bugün artık, tarımsal sanayiyi kuramaz, geliştiremezisek, iyi ve kaliteli, dünya standartlarında üretemiyoruz demektir. Bunları yapmazsak çiftçilerimiz adına sadece bol vaatlerde bulunmakla kalır, onları sağlam bir gelecekten yoksun bırakırız.

Değerli Hemşerilerim;
Önümüzdeki günlerde Ereğli, Ilgın ve Bor Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesi söz konusudur. Bizim bu fabrikalara ve bunun da ötesinde Türkiye'deki tüm şeker fabrikalarına talip olduğumuzu bilmenizi istiyorum.

Bunun nedeni, tüm dünyada olduğu gibi; sermayenin tabana yayılmasının çiftçimiz ve ülkemiz için en hayırlı sonuç olacağını bilmemizden kaynaklanmaktadır. Bu konudaki tavrımız kesinlikle fabrikaların bize piyasa değerinin altında sunulmasını istemek değildir. Özelleştirilmesi söz konusu olan fabrikalar için kaynağımızın ve finansmanımızın hazır olduğunu büyük bir mutlulukla belirmek isterim. Yeter ki önümüze başka engeller konmasın çünkü biz bu fabrikaların bedelini piyasa koşullarına göre ödeyerek bize verilmesinin tarımsal sanayinin gelişmesi adına doğru olacağına inanıyoruz.

Bu konudaki bilgimizin, becerimizin Konya Şeker'le kanıtlandığını düşünüyorum. Özelleştirme aracılığıyla bize devredilecek fabrikalarda da aynı vizyonla devam edeceğimize, ülkemize yeni yatırımlar kazandıracağımıza, çiftçimize yeni istihdam alanları yaratılacağına kuşku duyulmaması gerekir.

Bu çerçeveden bakıldığında Karapınarlı vatandaşlarımızın, Ilgın'lı hemşerilerimizin, Kazım Karabekir'de toprağını işleyen kardeşlerimizin de Panko Birliğin sunacağı imkanlardan yararlanmayı çoktan hak ettiklerini düşünüyorum.

Sevgili Çiftçi Kardeşlerim,
Buradan, sizin huzurlarınızda hükümetimize sesleniyorum;

'Biz Ülkemizdeki Şeker Fabrikaları'na Talibiz'

Bu isteğimizi yüksek sesle dile getirirken, piyasa koşullarında rekabet etmeye hazır olduğumuzu ve bunun sonucunda çiftçimizin de ülkemizin de kazanacağını önemle vurgulamak istiyorum.

Tüm tarafların kazandığı bu durumun gerçekleşmemesi halinde de sonucun ne olacağı, et-balık özelleştirmesinde, süt enstitüsü özelleştirmesinde yaşanan deneyimlerle ortadadır.

Bu nedenle Şeker Fabrikaları'nın özelleştirilmesinde Pankobirlik'in deneyimlerinin ve Konya Şeker'in başarı hikâyesinin dikkate alınması gerektiğini altını çizerek vurguluyorum.

Yazımı, bir başka büyük düşünür Yunus Emre'nin söylediği;
“Gelin bir olalım, Bir olalım, diri olalım, Sevelim, sevilelim, Bu dünya kimseye kalmaz”

sözleriyle bitirirken şeker sektöründe dünya devleriyle yarışarak ülkesine katma değer sağlayan, üreticisini ve tarım sektörünü kalkındıran Konya Şeker gibi tarımsal sanayi kuruluşlarının sayısının hızla artmasının en büyük temennimiz olduğunu ve bunun gerçekleşmesi için tüm gücümüzü seferber edeceğimizi belirtmek istiyorum.