Çok Değerli Çiftçi Dostlarım ve Kıymetli Okuyucular
Tarım kalkınmış ülkelerde ekonomik ve sosyal gelişmelerde önemli işlevler üstlenmiş ve günümüzde güvenlik ölçütü haline gelmiştir. Bizde ise uzun yıllar ekonominin temel unsuru olarak işlevini sürdürmüş ancak, giderek GSMH'da azalan payı ile sanayi, ticaret, turizm ve hizmet sektörlerinin gerisine düşmüştür.
Türk Tarım sektörünün genel dış ticaret dengesine bakıldığında son 20 yılda ihracatçı konumundan, ithalatçı konumuna geçildiği dolayısıyla kendi kendimize yeten ülke konumundan ithalatçı ülke konumuna geldiğimiz görülmektedir.
Tarım sektöründe GSMH kişi başına AB'de 9200 Dolar iken Türkiye'de 1400 Dolardır. AB bütçesinden tarıma çok ciddi pay ayırırken bizde bu oran ancak %1.7'lerde kalmıştır. ABD başta olmak üzere Avrupa Birliği ülkeleri tarım sektörlerini önemli ölçüde desteklerken bizim ülkemizde tarım maalesef desteklenmemektedir.
Özellikle şeker pancarı üretiminde dünyada 4.Avrupa'da 3.sırada yer alan ülkemiz; son 5 yılda sektör üzerindeki dış odaklı dayatmalar ve uygulanan politikalar sonucu yapılan kota baskıları neticesinde,pancar ekim alanları ve şeker üretim miktarında önemli düşüşler yaşamış ve bunun sonucu olarak da üretim,sanayi ve ülke ekonomisi açısından kayıpla karşılaşmıştır.
ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinde tarıma verilen doğrudan desteğin yanı sıra diğer önemli katkılar da sınır korumaları, gümrük denetimleri ve ihracat sübvansiyonları olarak ön plana çıkmaktadır. Böylece düşük fiyatlı ürün girişleri engellemekte, ihracata verilen sübvanselerle de üreticileri desteklemektedir.
Ayrıca, Avrupa Birliği ülkelerinin tarım ürünleri ve özellikle işlenmiş tarım ürünleri ihracatında bir diğer önemli uygulamaları da, tüm tarım ürünlerinin ihracatını 'ihracat sübvansiyonları ve ithalatta koruma' kapsamına almış olmalarıdır. ABD özel çiftçilik yasaları ile, AB ise ortak tarım politikası ile kendi üreticilerini korumakta ve desteklemektedir.
Tüm olumsuzluklara rağmen halen bir tarım ülkesi olma özelliğini taşıyan Türkiye'de olayın sosyal boyutu iyi irdelenmeli, insanımızın yerinde ikamet etmesi sağlanmalıdır. Aksi takdirde köyden kente göçün yaşanması sonucu varoşların dolması ve akabinde yaşanacak bir sosyal patlamanın önüne geçilmeyeceği bilinmelidir.
Ülkemizin acilen milli tarım politikasını belirlemesi ve Türk tarımını AB ile rekabet edebilir bir yapıya kavuşturmak için gerekli yasal düzenlemeleri yapması gerekmektedir.
Tüm bunlarla birlikte;
İnsanımızın alın teri ve emeğine saygıyı unutmadan, her ne surette olursa olsun hiçbir ayrımcılığa girmeden, topyekun olarak ülkesel kalkınmayı gerçekleştirmek öncelikli hedefimizdir.
Bizim insanımıza olan sevdamız ve onlara hizmet etme aşkımız her şeyin üzerindedir.
Bu duygularla yazıma son veriyor, hepinize sonsuz sevgi, saygı ve muhabbetlerimi gönderiyorum.