Haberler

Paylaş

ZMO üyelerini Çumra Şeker Kampüsü’nde ağırlayan Recep Konuk; “Dünyanın 5. Büyük Tarım Ekonomisi Hedefine Ulaşmak İçin Tarımı Cazip Hale Getirmeliyiz”

10 Mayıs 2011
Ziraat Mühendisleri Odası Konya Şubesi’nin yeni bina açılışı dolayısıyla Konya’da bulunan ZMO Genel Başkanı Dr. Turhan Tuncer ve beraberindeki çeşitli illerin ZMO başkanları, yönetim kurulu üyeleri ile

Ziraat Mühendisleri Odası Konya Şubesi’nin yeni bina açılışı dolayısıyla Konya’da bulunan ZMO Genel Başkanı Dr. Turhan Tuncer ve beraberindeki çeşitli illerin ZMO başkanları, yönetim kurulu üyeleri ile Ziraat Mühendisleri Konya şeker’e ait Çumra Şeker Kampüsü’nü de ziyaret ettiler.

Çumra Şeker Kampüsü’nde bulunan tesisleri gezerek ilgililerden bilgi alan ZMO üyeleri, Konya Şeker’in gerçekleştirmiş olduğu tarımsal sanayi yatırımlarını yerinde görmekten duydukları mutluluğu dile getirdiler ve toprakla uğraşan kişiler olarak entegre tesislerden çok etkilendiklerini söylediler.

Tesisleri gezdikten sonra Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk’la bir araya gelen ve 100 kişiden oluşan ZMO Heyeti, Recep Konuk’un vizyoner bir yapıya sahip olduğunu belirterek, “Türkiye’nin ortasında, Anadolu’nun göbeğinde, Bozkırın ortasında tıpkı Atatürk’ün, Atatürk Orman Çiftliği’ni kurarken ortaya koyduğu bir anlayışıyla entegre tesislerin yapıldığını görmek bizi çok mutlu etti” dediler. ZMO Genel Başkanı Dr. Turhan Tuncer ise, “Çumra Şeker Kampüsü’nü gezdikten sonra nasıl bir konuşma yapayım diye düşünüyordum.


Ödül verdiğimiz Recep Konuk bey şunları şunları yaptı diye anlatacaktım. Ama bugün burada nelerin yapıldığını yerinde ve çıplak gözle hepiniz canlı olarak gördünüz ve izlediniz. Verdiğimiz ödülün nasıl anlam bulduğunu hep beraber gördük. Bunu gerçekleştiren başta Recep Konuk olmak üzere tüm çalışanlarına teşekkür ediyorum ve yolunun açık olmasını dileyerek, yanında olduğumuzu bilmesini istiyorum” diye konuştu.

Çumra Şeker Kampüsü’nü gezen ZMO üyelerine bir teşekkür konuşması yapan Pankobirlik Genel Başkanı  Recep Konuk ise ZMO Heyetini Konya Şeker’de ağırlamaktan büyük mutluluk duyduğunu söyleyerek başladığı konuşmasını, “Bugün burada gördükleriniz bugüne kadar hayata geçirdiğimiz projelerdir” diye sürdürerek, yapılanlardan ziyade yapmayı düşündükleri projeler hakkında bilgi vereceğini söyledi.

Konuk, bir süre önce bir üniversitenin daveti üzerine tebliğ sunduğunu ve orada bulunan çoğunluğunu öğrencilerin oluşturduğu katılımcılara önce kaç kişinin tarım sektöründen geldiğini ve daha sonra da eğitimlerini tamamlayınca sektörde çalışmayı düşünen kaç kişinin olduğunu sorduğunu söyledi. Konuk, soru sonrası aldığı cevap karşısında ortaya ilginç bir sonucun çıktığını belirterek, “İlk soruya salonun yarısı el kaldırdı. “ikinci soruya ise sadece bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda kişi el kaldırdı. Yani tarım sektöründen gelenlerin kahir ekseriyetinin gelecek planı içinde sektörde çalışmak yok. Bu gerçekten çok üzücü bir tabloydu. Bu Türkiye’nin fotoğrafıydı. Bu sonuç salonun değil, ülke tarımının nereye doğru gitmekte olduğunun bir fotoğrafıydı” dedi ve konuşmasını şöyle sürdürdü;

“Bu sonuç, ülkemizin tarım sektörü için koyduğu büyük hedeflerle tezat teşkil eden bir sonuçtur. Türkiye bugün dünyanın 8’inci büyük tarım ekonomisidir.  2023 yılında yani bundan 12 yıl sonra ise dünyanın en büyük 5. tarım ekonomisi olmayı hedeflemektedir. Bu hedef doğru bir hedeftir. En önemlisi de bu hedefi gerçekleştirebileceğimiz potansiyel mevcuttur. Ancak mesele şudur, sektörde insanlar gelecek görmezken bu büyük hedefi nasıl gerçekleştireceğiz? Bunu kiminle ve nasıl başracağız? Kimlerle Türk tarımını oraya taşıyacağız? Eğer genç nüfus tarımla uğraşmayacaksa, ziraatin içinde olmayacaksa bunu nasıl ve kimlerle gerçekleştireceğiz? Biz gençlerin gelecek planlarının içine mutlaka tarım sektörünü de dahil etmeliyiz. Onların dinamizmini ve enerjisini sektöre artı değer olarak katmalıyız.

Tarım sektörü ülkemizdeki istihdamın yüzde 24.7’sini karşılıyor. Bu ciddi bir orandır. Ancak sektörün önemi istihdama katkısından ziyade gelecekte nasıl bir dünyaya hazırlandığımızla ilgilidir. Geleceğin dünyasında önümüze gelecek olan ve tüm dünyanın bugün üzerinde durduğu iki stratejik sektör var; Gıda ve enerji. Gıda dediğiniz zaman da tarımsal üretim olmak zorundadır. Enerji konusunda ülkemiz şanssız olabilir. Bu nihayetinde yer altı ve üstü enerji kaynaklarıyla ilgilidir ve bunu ne kadar önemseseniz de fiziki kabiliyetlerle sınırlısınız. Ancak tarımsal üretim potansiyeli açısından durum böyle değildir.

Tarım arazisi varlığı açısından Dünyanın sayılı ülkelerinden biriyiz. Tüm dünya da var olan 12 bin çeşit endemik türün koca Avrupa 2400’üne, bizim ülkemiz ise 3900’üne sahip. Yani ekvator kuşağı ve tropikal bölgeler hariç hemen hemen her türlü ürünü ticari kabiliyetle burada üretmek mümkün ve 4 mevsimi eş zamanlı yaşıyoruz. Bunların hepsi iyi ve güzeldir. Ülke olarak avantajlarımızdır.

On sene öncesine göre 3 basamak yükselerek bugün dünyanın 8’inci büyük tarım ekonomisi olduk. Tarımsal ürün ihracatımızı 11 milyar dolara yükselttik. 2023’te dünyanın ilk beşine yükselmek için performansımızı arttırmamız gerekiyor. Bunu ne ile arttırabiliriz, kaynakları optimum kullanarak ve insana yatırım yaparak. Burada bir problemimiz olduğunu düşünüyorum. Burada hepimizin çözüme katkı vermesi gerektiğini düşünüyorum. Biz burada bu konuda da inisiyatif üstlendik. Dünyanın en önemli tarım ekonomilerinden biri olan ülkemizin tarımsal bilgiyi de üretmesi gerektiğini düşündük. Sektörün  teknoloji ithalatçısı değil teknoloji ihracatçısı konumuna yükselmesi gerektiğini, büyük hedeflere ancak bu şekilde ulaşılabileceğini istişare ettik. Mesela büyük bedeller ödediğimiz, yarınlarda da çok önemli olacak olan tohumculuğu nasıl çözeriz sorusuna bilimsel çalışmayı kendimizin yapması mecburiyetinden başka cevap bulamadık.”

Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk, bu konuda arama konferansları yaptıklarını ve çok enteresan bir sonuca ulaştıklarını söylediği konuşmasında şu ifadeleri kullandı;

“Bu konuda tek yapmamız gereken şey, bilgiyi kendimizin üretmesinin gerektiğidir. Başkasının bulduğu bilgiyi değil, bizatihi kendimizin ürettiği bilgileri kullanacağız. Yani bir anlamda başkalarının sıktığı limonu değil, kendimizin sıkacağı limonları üretmeliyiz ki, rekabet yapma şansımız olsun. Bunlar olmadığı zaman, yarınlar için şansımızın olmadığını biliyorum.

Biz bu konuda güzel bir çalışma yaptık. Kaynaklarını temin ettik, arsasını bulduk, vakfını kurduk ve sadece işimiz verilecek izne kaldı. İnşallah en kısa zamanda ülkemize bir tarım ihtisas üniversitesini kazandıracağız.

Bu proje beni olduğu kadar eminim sizleri de heyecanlandırıyordur. Hep birlikte çalışalım, birlikte koşturalım. Sermaye ve bilgide bir sorunumuz yok. Bununla ilgili dünyanın önde gelen üniversiteleriyle görüşmelerimiz oldu. Amerika’da Kuzey Dakota, Hollanda’da Wageningen, Japonya’da Kyoto, Almanya’da Hohenheim olmak üzere bir çok üniversiteyle görüşmelerimiz oldu. Pek çoğuyla ön anlaşma yaptık. Burada çok değerli akademisyenlerimiz var.

Oralarda kariyer yapmış pek çok evladımız var. Onlarla da görüşüp ön anlaşma yaptık. İnşallah önümüzdeki günlerde bu güzel çalışmayı sonuçlandırıp ülkemiz tarım sektörünün sorunlarının, üreticilerimizin sorunlarının çözüleceği ve özellikle yarın sınır fiyat farklılıklarının kalkması durumunda kalite ve fiyatta gelişmiş ülkelerle rekabet edebileceğimiz tarımsal bir projeyi üniversitemizle, onların vereceği lojistik destekle geliştirebileceğimizi düşünüyorum.

Biz burada gördüğünüz yatırımları üreticilerimizle ve çalışanlarımızla yaptık. Onlara güvendik, onlar da bize güvendi ve bu güzellikler ortaya çıktı. Türk milletinin önünü açarsanız, yapamayacağı şey yoktur. Dün Kurtuluş Savaşı’nı her karesi destan kokan mücadeleyi imkânsızlıklara rağmen başardık. Şundan kimsenin şüphesi olmasın ki, bugün de ekonomik mücadeleyi kazanacak kudrete ve birikime bizim milletimiz sahiptir.”