Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk’a İftira Atanlar Bir Bir Tazminat Ödemeye Mahkum Oluyorlar
19 Eylül 2011
Konya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararı ders niteliğindeydi.
“Müfterilik, gazetecilik değildir”
Zaman aşımı savunması sonuç vermedi, Konya Asliye Hukuk Mahkemesi, sözde kamu adına soru soruyormuş gibi yapan ve sorduğu sorularla iftira atan köşe yazarı Abdullah Özdoğan’ın ve Yeniçağ Gazetesi’nin müteselsilen Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk’a 7 bin lira tazminat ödemesine karar verdi.
Geçtiğimiz yıllarda şimdi yayında olmayan Referans Gazetesi’nin de yaptığı gibi Yeniçağ Gazetesinin 5 Ocak 2009 tarihli nüshasında yer alan ve “Pankobirlik Başkanına sorular” başlığıyla yayınlanan makalesinde Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk’u hedef alan bir yazı yazan ve hem Konuk hem de Konya Şeker ile ilgili sözde kamuoyunun merak ettiğini iddia ettiği sorularla iftiralar atan Abdullah Özdoğan mahkemenin gazetecilik etiğini anlattığı ders niteliğindeki kararıyla Konuk’a 7.000 TL tazminat ödemeye mahkum edildi.
Yeniçağ Gazetesi ve davalı Abdullah Özdoğan’ın Konya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin verdiği kararı temyiz etme hakkı bulunuyor. Referans Gazetesi de 24 Ağustos 2005 tarihinde Konuk’u hedef alan benzer nitelikte bir yazı yayınlamış ve söz konusu iftiralar nedeniyle mahkeme tarafından gazetenin Konuk’a 10.000 TL tazminat ödemesine karar verilmişti.
Söz konusu karar, gazete ve haberin yazarı tarafından Yargıtay’da temyiz edilmiş ancak karar üst mahkeme tarafından geçtiğimiz yıl onanmıştı.
Temyiz aşamasıyla birlikte beş yıl süren davanın sonunda kendisi hakkında yazılanların iftira olduğu ortaya çıkan ve tazminat kazanan Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk bu seferde yine atılan iftiralar sonucu yayın yoluyla hakaret suçunu işleyen Yeniçağ Gazetesi’nden tazminat kazandı. 2009 yılı Ocak ayında Abdullah Özdoğan imzasıyla Yeniçağ Gazetesi’nde ve gazetenin internet sitesinde yayınlanan yazının o zamandan bu yana devam eden mahkemesi nihayet sona erdi. Mahkeme yaptığı inceleme sonucunda Yeniçağ Gazetesi’nin ve makalenin yazarı Özdoğan’ın müteselsilen Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk’a tazminat ödemesine hükmederken, kararında soru sorma şeklinde Konuk’un suçlandığını, hakkında şüphe uyandırılmaya çalışıldığını vurguladı.
Mahkemenin yaptığı araştırma ve inceleme sonucunda davacı (Konuk) hakkında yazı içeriğindeki konularla ilgili hiçbir yerde aleyhinde bir delil bulunmadığını belirttiği ve gazetecilik etiği açısından ders niteliğindeki kararında özetle şöyle dendi;
“Basın görevini yerine getirirken yayının gerçek olmasını, kamu yararını toplumsal ilgiyi konunun güncelliğini haber verirken göz önünde tutmalıdır. Objektif sınırlar içinde kalarak yapmalıdır. Oysa dava konusu olaylarda davacının kişilik haklarına saldırı olduğu görülmektedir. Her iki yazıda da ayrı ayrı sorular sorma şeklinde davacı suçlanmakta, davacı hakkında yolsuzluk şüpheleri uyandırmakta, davacının görevini kötüye kullandığı ifşaatı belirtilmektedir. Bu nedenle her iki yazıda basın yoluyla hakaret kapsamı içerisine alınmıştır. Yazılan yazıların ağırlığı, davacının toplum nezdinde oldukça kendini ifade edemeyecek şekilde suçlanması, isnat edilen suçların birden fazla olması göz önünde bulundurularak manevi tazminatın uygun olacağı sonucuna varılmıştır.”
Mahkemenin kararıyla ilgili Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk, “amme hizmeti görmenin, göz önünde olmanın, başarılı olmanın, bir şeyler ortaya koymanın, bazılarının ayağına basmanın bir bedeli var. Bu bedel bazılarının husumetine ve iftiralarına hedef olmaktır. Hukuk devletinde yaşıyoruz ve hukuka saygı gösteren bizim gibi insanların tek güvencesi yargıdır. İftira atmaktan, yalan söylemekten çekinmeyen vicdanı pas tutmuş müfteriler çamur at izi kalsın diyebilir. Bir zaman bunlar hedeflerine ulaşmış da görünebilir. Ancak geç de olsa onlara cevabı hukuk sistemimiz veriyor” değerlendirmesi yaptı.
Bu arada mahkeme kararıyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz bir kısım hukukçular ise, “son yıllarda gazeteci kimliğine sığınan ve gazetecilik yaptığını iddia eden bazı kişiler bir yöntem geliştirdiler. Kamu adına soru soruyor, toplum adına denetim görevini yerine getiriyoruz gerekçesinin arkasına sığınarak, soru yöntemiyle iftira atmaya, toplumda hedef aldıkları kişilerle ilgili şüphe uyandırma amaçlı yazılar kaleme almaya başladılar. Hedef tahtasına oturttukları kişilere doğrudan atamadıkları iftiraları, yazamadıkları yazıları yargının denetiminden kaçırmak için bu yöntemi benimsediler. İftira atacaklar, yalan yazacaklar, kamuoyunu ve okuyucuyu yanıltacaklar ancak bedel ödemekten kurtulacaklar. Sorunca da biz sadece toplum adına soru sorduk deyip kurtulacaklar. Bu yöntemi kullanmak isteyenlere, dolambaçlı yollara sapanlara karşı mahkeme verdiği kararında, ‘hukuku aldatamazsınız, mesuliyet üstlenmekten kaçamazsınız, iftiralarınıza gazeteci kimliğinizi kalkan yapamazsınız demiştir’. Evet, hukuk geç işleyebilir ancak sonuçta işler. Bu karar, bugünlerde de iftira atıp bedel ödemeyeceğini sanan, aynı yöntemi benimseyen ve aynı iftiralar için yine aynı yöntemi kullananlar için de ders niteliğindedir” dedi.